arkadaslar alttakı lınkı bı ıncelermısınız alfa romeonun logosunun anlamı hakkında yorumlar var.
http://www.ido-forum.org/dini-sohbet...un-anlami.html
arkadaslar alttakı lınkı bı ıncelermısınız alfa romeonun logosunun anlamı hakkında yorumlar var.
http://www.ido-forum.org/dini-sohbet...un-anlami.html
buna neden bu kadar tepki gösteriyorsunuz anlamadım
ve logonun anlamı gerçekten öle
logonun yılan kısmı visconti ailesini simgeler haç olan kısım da milano yu
haç olan kısım zaten milan tarafından forma olarak da kullanılıyor
diger logo ise italyanın soylu ailelerinden viscontilere ait
haçlı seferleri sarısasında o aileden savaşa giden şovalyeler sırtlarında o logoları taşırlarmış
alfa da bir ara o ailenin elinde olduğu için böle bir logosu olması gayet doğal
bence bunda tepki de bulunacak bir şey yok
asırlar için tarih bıyuna çok şeyler gelişiyor bunların bir kısmı hala da yaşanıyor olabilir fakat tarihi kin beslemek yerine ders almak için kullanmamız daha mantıklı
Bugün Alfa Romeo diye bildiğimiz marka aslında 1907 yılında İtalyan pazarında yeni patlayan otomobil talebine, küçük ve ucuz Fransız Darracq otomobillerini patent altında üretip cevap vermek amacıyla başlanan bir girişimin büyük torunudur. Darracq modelinin en ilginç özellği ise, hem Opel hem de ALFA tarafından üretilmek istenip, anavatanı Fransa dahil her yerde başarısız olmasıdır.
Bu gelişme üzerine Ugo Stella ismindeki bir girişimcinin önderliğindeki bir grup, ‘Anonima Lombardia Fabbrica Automobili’ isminde bir fabrika kurar ve bu ismin baş harflerinden oluşan A.L.F.A. ismini otomobillerinin markası olarak benimserler. İlk A.L.F.A. logosu da Milano şehrinin yetiştirdiği iki önemli kişinin aile amblemlerindeki işaretleri taşıyarak tasarlanır. Haç, ünlü savaşçı Giovanni Da Rho'nun; otoriteyi temsil eden insan yiyen büyük su yılanı da Ottone Visconti'nin aile sembolleridir ki bu işaretler, daha sohraları Milano kentinin de simgeleri olmuştur. Logoda bu iki
işaretin dışında, Kraliyet ailesinin sembolleri olan halat düğümleri de dekoratif olarak yer almaktadır.
İlk Alfalar Portello yakınındaki fabrikada kendi kendini eğitmiş bir mühendis veya teknisyen olan baş tasarımcı Giuseppe Merosi 'nin imzasıyla piyasaya çıkar. Alfa tarihinin ilk otomobili 24HP, heyecan veya gurur vermekten uzak olmakla beraber kalite ve güvenilirlik konusunda çok başarılıdır. Alfa'nın kalite ve güvenilirlikteki bu kayda değer başarısı ile artan satışlara rağmen patlayan savaş ile birlikte, genç şirketin üretim ve ekonomisi oldukça zarar görür. Gün geçtikçe artan finansal sıkıntılar sonucunda Alfa'nın yönetimi, Nicola Romeo isimli bir sanayiciye devredilir.
Nicola Romeo, savaş sırasında fabrikada askeri makina, uçak motorları, lokomotif ve benzeri gereçler üreterek A.L.F.A'yı ayakta tutmayı başarır. Savaşın buhranlı yıllarında belki de ALFA markasını tarih olmaktan kurtaran bu başarılı operasyona damgasını vurarak önemli paralar kazanan Romeo, 1918 yılında tüm hisseleri alarak fabrikaya soyadını ekler.
A.L.F.A. artık, Alfa Romeo olmuştur.
Savaşın sona ermesiyle şirket yeni ismi, yeni Alfa Romeo logosu ve Merosi'yle otomobil üretmeye devam eder. Yeni markanın ilk günleri, ne tip bir otomobil üretileceğinin arayışları ile geçer. Ortaya çıkan bazı başarılı yarış otomobillerine rağmen, genel satışları arttıracak, kullanışlı ve yenilikçi bir yolcu otomobili bir türlü hayata geçemez. İşte bu dönemde Tünelin ucundaki ışık, 1923 yılında Fiat fabrikalarında çalışan efsanevi mühendis Vittorio Jano'nun transfer edilmesiyle parlar. Transfer kadar, bu transferin mimarı olan genç ama başarısız bir yarışçı da şirketin tarihinde eşsiz bir yere sahip olacaktı. O ama kadar kimsenin ilgisini çekmeyen bu genç adam, otomobil tarihinde daha sonra 'Kumandan (il Commendatore)' ismiyle anılacak olan Enzo Ferrari'den başkası değildi. Enzo 1918-1928 yılları arasında Alfa Romeo da değişik görevlerde çalışmış ve bu markaya her zaman sevgi bağlarıyla tutunmuş bir kişi olmuştur. Jano şirkete katıldıktan sonra, ilk eseri P2 ,1924 yılında ortaya çıktı ve hemen bir yıl sonra, 1925'te P2 Grand Prix , Alfa Romeo'ya dünya şampiyonluğu ünvanını da getirdi.
Bu şampiyonlukla Alfa Romeo logosu, etrafına yerleştirilen stilize edilmiş bir defneyle Taç''landırılır ve bu taç, Alfa Romeo başarılarının simgesi olur. Vittorio Jano'nun ileri görüşlülüğü, bugün yarış kazanan her firmanın ana prensibi olan "Motorsporlarında deneyip sizlere daha iyi otomobiller üretiyoruz" söylemini daha o günlerde prensip olarak ortaya koymuş ve "yarış şartlarında sorun çıkartmayan otomobil yolda hiç çıkartmaz" diyerek, motorsporları ile denenen teknolojilerin seri üretimde kullanılmasına öncü olmuştur.
Jano'nun bu yaklaşımı, Alfa Romeo'yu bir daha geri dönmemek üzere sportif ruhlu bir otomobil olma yoluna sokmuştur. Geliştirilen 4-6 ve 8 silindirli motorlarlarla donatılmış Alfa Romeo P2 ler in yaşattığı bu altın dönem "Alfa'nın klasik motor mühendisliği devresi" olarak ta anılır. Bu otomobillerin performans ünitelerinin kullanıldığı 6C 1500, 6C 1750, 2300, 2500 otomobiller binek otomobillerde devrim yaratırken, aynı zamanda, standart kullanıcılara bağımsız süspansiyon, yarı monokok gövde konstrüksiyonu gibi ilerici teknikler de sunuyordu.
Bütün bu tecrübelerin ışığında P2'yi Alfa Romeo teknolojilerinin daha da geliştirildiği P3 veya bilinen adıyla Tipo B takip eder. 1936 ise bir dünya rekoru yılı olarak dünya otomobil tarihine geçti. "Dünyanın en hızlı otomobili" ünvanını alan B2900 ile Alfa Romeo safkan spor otomobil ruhunu bütün dünyaya duyuruyordu 1919'li yılların ortasına dönelim. Artık yarış kariyerinde pilot olarak bir umudu kalmayan genç Enzo Ferrari, Alfa Romeo fabrika takımı menajerliğine gelmiştir. Organizasyon becerisi ve stratejik dehası ile yeni görevinde kendini ispat etme fırsatına kavuştuktan sonra, 1929 yılında, bayi ve yarış otomobili hazırlayıcısı olarak kendi işini kurar.
Ferrari, kendi işinin yanısıra yaptığı bir anlaşmayla Alfa Romeo yarış takımının da başına geçer. Takımın yeni adı Scuderia Ferrari dir. Evet yanlış okumadınız, bugünün dünya şampiyonu Ferrari yarış takımı aslında Alfa Romeo olarak doğmuştur. Ferrari müzesinde, Enzo Ferrari'nin büyük boy fotografının altında da Alfa Romeo yarış otomobilleri sergilenmektedir. 1930'lara geldiğimizde, finansal kriz Alfa Romeo'nun kapısına tekrar dayanmıştı. Bu çalkantılı devirde Faşist iktidar birçok kuruluşla beraber Alfa Romeo'yu da devlet kontrolu altına aldı. Alfa Romeo İtalyan devletinin sembollerinden biri haline gelmişti. Artık "Il Duce" ( Önder) yani Benito Mussolini Alfa Romeo'dan başka otomobile binmiyor, ordu ve erkan Alfa kullanıyordu. Alfa otomobil yarışlarında da 'İtalya' anlamına geliyordu.
935'e kadar olan dönemde yolcu otomobili üretimi, yarış otomobili gelişiminin arkasında bırakılmıştı. 1935 yılından itibaren bu konuda daha hırslı olan ve sürekli gelişim kaydeden Hitler Almanyası'nın Mercedes ve Auto Union larına karşı güçsüz kalmalarına kızan Mussolini'nin emriyle Vittorio Jano görevden alındı.
Jano'nun devre dışı kalması, Colombo ve Ricart gibi yeni isimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kısa bir süre içinde yolcu ve yarış otomobili üretimleri daha net çizgilerle ayrılmış ve Bruno Trevisan ticari olan kısma yönelmiştir. Ama savaşa kadar..
Savaşta, yıkıma ve yağmaya uğrayan Alfa Romeo'nun Milano'daki Portello fabrikası savaştan sonra, fakir, güçsüz bir İtalya ve neredeyse olmayan bir taleple karşılaşacağının bilinciyle çalışmalarına devam eder.
Bu arada yeni 6C 2500 savaş sonrası ilk otomobil olarak piyasaya çıkar. 1950 yılında ise Alfa Romeo, sanki başka bir dünyada yaşıyormuşçasına, Alfetta veya Tipo 158 ile gene dünya şampiyonu olmayı başarmıştır. Sonraki yıl geliştirilen Tipo 159 ise Nino Farina ve Juan Manuel Fangio'nun ellerinde tekrar kürsünün en tepesine yerleşir.
Aynı dönemde yolcu otomobili kısmında küçük çaplı bir devrim yaşanmaktadır. AR1900 piyasaya yarışçı aile otomobili olarak sunulmuş ve müthiş bir başarı gelmiştir. AR1900, Giulietta gelene kadar Alfa Romeo'yu orta boy bir üretici haline taşır.
Giulietta, Berlina, Spider ve Sprint ile artık Alfanın sportif ruhlu günlük bir otomobil olduğunu perçinleyen modeldir.
1960'lı yılların başı ve sonunda Alfa Romeo, Arese ve Pomigliano d'arco da iki yeni fabrika açarak, 1960'larda Giulia ve 1970'lerde Alfasud modellerinin üretimine başlar. Yeni fabrikalar, logoda önemli bir değişiklik olarak Milano yazısının kaldırılmasıyla sonuçlanır. Yeni Alfa Romeo logosu, altın renkli bir daireyle çevrili klasik logonun modern bir versiyonudur ve günümüzde de bu şekilde kullanılmaya devam ediyor.
1960 yılların ikinci yarısında Alfa Efsanesi bir başka ikon yaratmakla meşguldü: Giulia GTA. Carlo Chitti liderliğinde çalışan Alfa Romeo Auto Delta takımı Giulia Coupe'den minik bir canavar yaratmıştı. Giulia GTA , 1966-1970 yılları arasında rakiplerine sadece "arka stoplarını" göstererek uzun bir zaferler listesi yaratarak Touring Car şampiyonalarının bir numaralı otomobili haline geldi. Bu otomobilin platformu üzerinde yapılan Berlina, Giulia Super, GT Veloce, Junior GT, Spider Duetto ve diğerleri Alfa Romeo'nun belki de en başarılı ailesini yaratmışlardı.
Çocuk müslüman falan değil arkadaşlar, hatta o figür çocuk değil en başta.
Ejderhayı yenmiş, kollarını zafer şeklinde açmış ve ejderhanın azından çıkan bir savaşçıdır o. Hiç bir kaynakta da müslüman çocuğu diye geçmez ayrıca.
Bu arada hangi marka müslüman otomobil üretiyor ben onu anlamadım. Chewrolet'lerin önünde de kocaman bir haç var ona bakarsanız, ama haklımız seve seve biniyor araçlara, binmelilerde =))
916 V6 Turbo
Şu an 1 kullanıcı var. (0 üye ve 1 konuk)